Bu enerji hava ve ateş elementini etkin kılarken, yaşamlarımıza da bir hareket ve motivasyon getirecektir.
Zeus'un alt banttaki etkisi bizleri özgürleşmeye doğru iterken, Aslan arketipi meydan okuma ve ego savaşlarını da günlük rutinlere yansıtabilir.
Uzunca bir zamandır hissettiğimiz ve bizleri bir şekilde uyuşmuş duruma sokan Neptün'ün buğusu dağılmaya başlarken, Mars'ın hırçın, atılgan, aceleci enerjisi ile hareket etmeye zorlanacağız. Ancak atılım yaparken, konu her ne ise olumlu ve olumsuz yanları da mutlaka irdelenmelidir.
Dünya'da yaşanan olayları izlediğimizde yeteri kadar acının yaşandığına şahitlik ediyoruz. 
Özellikle Şubat 1969- Mayıs 1976 yılları arasında doğan kişiler direk sert etkiler altında.
CHIRON kavuşumlu bu Yeniay depremler ve insan ırkının önemli bir bölümünü etkileyen olayların daha da etkin şekilde yaşanmasına sebebiyet verebilecek bir etkiye sahip.
Ani patlamalar, yangınlar ve her türlü ateş ile ilgili oluşabilecek olumsuzluklar.....
Türkiye'nin alacağı etkiye bakıldığında yapılabilecek ilk yorum önümüzdeki 15 günlük sürenin sert geçebileceği yönünde olacaktır.
Ülkemizin yönetim kademesinde silahlı kuvvetlerimizi ilgilendiren konularla ilgili olarak ani yeni kararlar alınması çok olası. Güvenliğimizi ilgilendiren konular ön plana çıkabilir. 
Özellikle ülkemizi dönüşüm adına baskılayan gezegen görünümleri ve sert açılanmalar bu Yeniay enerjisi ile askeri hareketliliği arttırabilir. 
Komşularımız yada müttefik olarak birlikte hareket ettiğimiz ülkelerle ilgili yaşanabilecek sıkıntılar, genç nüfusumuzu da içine alan kavramlarla gündeme damgasını vurabilir. 
Kutuplaşmanın çok fazla hissedildiği iç ortamda, çıkabilecek karışıklık halkımızın psikolojik olarak yara almasına sebebiyet verebilir.
Krizlerle dönüşen bir ülke olma özelliğine sahibiz. İçinde bulunduğumuz süreç finansal ve psikolojik olarak çok zorlu. Maalesef etkileri de uzunca bir döneme yayılacak şekilde seyrediyor. 
Bu durumda kişisel olarak ne yapılabiliniri düşündüğümüzde benim kişisel olarak söyleyebileceğim şey; her bir bireyin kendi yaşam sorumluluğuna sahip çıkması olacaktır.
Birbirimizi suçlayarak, yargılayarak ve kendi yaşamımızı ilgilendiren konularla alakalı olarak sorumluluk almaktan kaçınıp sonrasında başkalarının müdahelesi ile yönlenen hayatlarımızı genel şikayetlerle yaşamak ne derece sağlıklıdır?
Şu anda hiç kimse halinden hoşnut değil. Çok fazla ruh göçleri oldu. Travmalar halen devam ediyor. Bu tabi ki anlaşılabilir bir şey. Ama maddi olarak güce sahip olanlar da mutlu değil. 
Global anlamda bu sürecin yaşanmasının bir başka sebebi de bizleri içimize yönelmeye zorlamaktır. 
Kendimizi dinlemeyi, yeteneklerimizi ortaya çıkarabilmeyi, hayatı biraz yavaşlatmayı ve başkalarını ilgilendiren konulara müdahele etmemeyi denediğimizde olaylar daha da farklı şekillenecektir. Buradaki tuzak ise tamamen toplumdan soyutlanmadır.
Bilginin anormal şekilde akışta olduğu bu dönem insanları şaşkına çevirirken tahammülsüzlük ve sabırsızlık had safhada. Kimsenin kimseyi gerçekten dinlemeye vakti yok. Sonrasında hissedilen duygu ise kafesinde dönüp duran sincap misali hiçbir yere varamamanın getirdiği yıkılmışlık hissi ve hayal kırıklıkları....
Köklerimizi ve vatanımızı derinden ilgilendiren konuların gündemi meşgul etme potansiyelinin çok yüksek olduğu bu dönemde, kişisel olarak üretime nasıl katkımız olabilir konusunu irdelemek ve harekete geçmek belki de yerinde bir davranış olabilir....
Chiron yaraları çok derindir ve kapanmaz. Belki birilerine şifa olmayı seçmek kendi acımızı hafifletir.
Yaşam planında yol alan her bir ''kahramana'' kolaylıklar dilerim.