Negatif insan olmaktan kurtulmanın birkaç yolu
Sürekli şikayet etmekten bıktıysanız yada çevrenizdeki bu tip insanları değiştirmek istiyorsanız bilmenizde yarar bulunan önemli bilgiler:
- 27-09-2019 09:36
Pek çok stres kaynağı ile dolu hayatımızda şikayetçi olmak da bir tür psikolojik rahatlama yöntemi ama şikayetçi insanlar çevrelerini olumsuz etkilerler. Peki bu durum nasıl aşılır?
Formsante dergisi okuyorsanız işiniz kolay. Orada hayata pozitif bakacak pek çok bilgi bulabilirsiniz.
Elif Ergün Tuncer'in Formsante için, Memorial Şişli Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü ile yaptığı söyleşi de onlardan biri:
Haydi, "Hayatınızı değiştirin; negatiften pozitife" başlıklı söyleşiyi birlikte okuyalım:
Hepimiz bazen, farkında olmadan, bazı şeylerden şikayet ederiz. Eğer bu, konuşulan kişilerle bir ortak nokta ise, evet dertleşmek rahatlatıcı olabiliyor. Ama karşınızda sürekli şikayet eden biri varsa, bu sizi yorabiliyor. Peki ya bu sizseniz? Şikayet edip birilerinin enerjisini emiyorsanız? Düşünsenize, biri size sürekli pozitif enerji vermeye çalışıyor ama siz onu emip negatif enerjiye dönüştürüyorsunuz. Bu yüzden sosyal ilişkileriniz bozulma aşamasına gelebiliyor, en yakın dostlarınız sizden uzaklaşabiliyor. Hatta çiftlerde ayrılık nedeni bile olabiliyor. Mutluluk kaynaklarını, mutsuzluk nedenlerini ve çözümlerini Memorial Şişli Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü ile konuştuk…
Düşünce sistemi büyük ölçüde istem dışı ve otomatik şekilde çalışıyor.
Herkesin zihni tanımlama ve yorumlama şekli kişiden kişiye değişiyor. Bu farklılığın temelleri ise aile ortamında atılıyor ve sosyalleşme sürecinde öğrenim kuralları ile biçimleniyor. Bazı insanlar bu sosyalleşme sürecinde olumlu şeylerden çok olumsuzluklara yoğunlaşıyor. Olumsuzluklara odaklanmak ise sebat etmekten çok pes etme eğiliminde olduğumuzu gösteriyor. Bütün olumsuz duygular içinde en genel tanım ise mutsuzluk. Herkesin üzerinde hemfikir olduğu genel bir “mutluluk” tanımı olmasa da, bir kişinin hayatının toplam kalitesine “olumlu” bakış açısı ve değerlendirme şekli onun mutluluk düzeyidir diyebiliriz. En zengininden en fakirine, en yalnızından en ünlüsüne herkes istisnasız mutlu olmak için bir uğraş ve çaba içinde olmasına rağmen, ne yazık ki büyük bir çoğunluğu yeterince iyi, yeterince güzel, yeterince zayıf, yeterince zengin ya da kötü bir çalışan olduğunu düşünerek kendini mutlu hissetmiyor. Bununla birlikte bu kişiler kendileri ile ya da çevresel pek çok faktör ile ilgili konularda şikayet edebiliyor. Bedensel sağlık, ekonomik durum, yaşam tarzı, aile ve sosyal ilişkiler, eğlenceli bir hayat mutlaka mutluluk düzeyi açısından çok önemli ancak bireyin duygusallık ve hareketlilik özelliklerini temsil eden, kalıtım ve öğrenme ile de zamanla şekillenen mizaç da insanın olayları biçimlendirme şekli üzerinde önemli ölçüde etkili. Kalıtsal olarak var olan, göreli tutarlı olan “olayları değerlendirme şeklimiz” bireyin gelişimi sürdükçe biçimleniyor. Olayları algılama ve değerlendirme sürecinde birey, yeni istekler, duygular, düşünce ve davranış şekilleri sergileyerek de bu değişimi şekillendiriyor.”
Kronik mutsuzluk nedenleri…
Mutlu ve iyimser insanların belirgin özelliklerine baktığımız zaman, bu kişilerin kendi duygusal ihtiyaçlarının farkına vardıklarını ve olumsuz durumla baş edebilecek becerilere daha fazla sahip oldukları görülüyor. Genel anlamda acıdan kaçınmak ve bedensel haz anlamından doyuma ulaşmak, belirli bir mutluluk düzeyi getirse de kendimizi iyi hissetme sınırlarımızı genişletmek için ruhen, fikren ve bedenen özgür olmak gerekiyor. İstemediğimiz işler yapmak, sevmediğimiz ve inanmadığımız bir amaç uğruna çalışmak kronik mutsuzluk sebebi. Diğer taraftan boş ve umarsız yaşamak da kronik mutsuzluk sebepleri arasında yer alıyor. Çevremizde şikayet ettiğimiz, bizi mutsuz eden etkenler varsa bunlarla ilgili çözüm yoluna gitmeli, çevremizdeki kişilerin de bu durumda olumsuz etkilenmesine neden olmamalıyız.
Mutluluk nasıl kalıcı oluyor?
Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü, insanların mutluluk kaynağı haline getirebileceği şeyleri şöyle sıralıyor: “Mutluluğumuzu ve memnuniyetimizi kalıcı hale getirmek için gerekli olan bir diğer kavram da üretkenliktir. Problem çözen, ileriye giden ve sorumluluk alan kişiler kaçınılmaz şekilde tatmin duygusu içerisindedir ancak yaptığımız işler ve üretimimiz bizim için bir anlam ifade etmiyorsa, ne kadar uğraş içinde olursak olalım yine de mutlu olamayız. Bu durumda kişiye hayatı ile ilgili bu konuda önemli görevler düşüyor. Negatif olmak, negatiflik ve mutsuzluğu beraberinde getireceği için hayati anlamda gerekli düzenlemeler yapılmalı. Varoluşsal gerginliğimizin temel sebeplerinden olan gündelik hayatın kavgaları da bizi devamlı iç huzursuzluğa ve mutsuzluğa itse de, maalesef mutluluk için tek cümlelik mucizevi bir formül vermek mümkün değil ancak insanların birbirine ihtiyaçlarının giderek azaldığı modern hayatta, mecbur olmadığımız halde insanlar için karşılıksız bir şeyler yapıyor olmak da tatminkar mutluluk kaynaklarından biridir.”
Uzman yardımı alınmalı
Klinik nitelikteki olumsuz duygu-durumda ise hissedilen mutsuzluk ve çaresizlik hissi kişiyi iş yapabilme, ders çalışma veya eğlenme gibi faaliyetlerden alıkoyan ve günlük hayatını meşgul eden yoğunlukta. Böyle bir durumda ancak bir uzman tarafından uygulanacak bir tedavi ile kalıcı ve sağlam bir iyileşme sağlanabiliyor. Kişinin genel mutsuzluğuna sebep olan, yanlış inanışlar ve düşünce kalıpları yeniden yapılandırılıyor ve kişinin daha etkin bir biçimde sorunlarını yönetebilmesi sağlanıyor. Tedavi edilmeyen olumsuz düşünce yapısı ise önemli duygusal hasarlara, hayatı tehdit eden sağlık problemlerine, hatta intihara sebep olabiliyor.
Sürekli şikayet etmekten kurtulmanın birkaç yolu
• Düşünce şeklinizi değiştirin, pozitif bir tavır takının. Bunu söylemek kolay ama uygulaması zor görünebilir. Hayat karşınıza zorluklar çıkarsa da, onları kabullenip üstesinden gelmeye çalışın. Unutmayın, olumsuz şeyler sadece sizin başınıza gelmiyor. Hayat iniş çıkışlarla dolu. Ancak olaylara pozitif bir bakış açısıyla yaklaşırsanız, üstesinden gelmenin daha kolay olacağını göreceksiniz. İlk denemede başarılı olmayabilirsiniz tabii ama sakın yılmayın.
• Adapte olmaya çalışın. Hayatta hiçbir şey olduğu yerde, aynı şekilde kalmıyor, her geçen gün, hatta her geçen saatte farklı şeylerle karşılaşabiliyor. Değişimlere adapte olmak, bazı şeylerin üstesinden daha kolay gelmenizi sağlıyor. Tabii ki kötü bir olayla karşılaştığınız zaman acınızı yaşamalısınız ama bu olumsuz ruh halini sizi ele geçirmesine izin vermeyin.
• Herkesi, her şeyi yargılamayın. Buna kendiniz de dahilsiniz. Herkes hata yapabilir. Hiçbir şey kusursuz olmak zorunda değil. Altında yatan nedenleri, hikayeleri bilmeden insanları, olayları yargılamayın. Hem kendinizi, hem de karşınızdakini yıpratırsınız.
• Liste yapın. Her akşam, o gün neler yaşadığınızın bir listesini yapın. Başınıza minnet duyacağınız, “iyi ki” diyeceğiniz ne kadar çok şey geldiğine siz de şaşıracaksınız.
• Kendinizi izleyin. Sürekli işinizden şikayet ediyor musunuz? Belki başka bir iş veya mesleğe geçme kararını vermenin zamanı geldi. Hiç hobiniz mi yok? Bir tane edinmenin vakti gelip geçiyor belki de. En çok şikayet ettiğiniz şeyin ne olduğunu ortaya çıkartın ve durumu mutlu etmek için değiştirebilip değiştiremeyeceğinizi görün.
Uzman Klinik Psikolog Gizem Mine Çölümlü uyarıyor; bu belirtiler depresyonun başlangıcı olabilir!
• Konsantrasyon problemi; karar vermede, hatırlamada sorun yaşamak.
• Açıklanamayan baş, boyun ve bel ağrısı yaşamak.
• Uykusuzluk ya da aşırı uyuyarak uyku değişikliği yaşamak.
• Enerjideki azalmanın sürekli bir yorgunluk yaşatması.
• Sorumsuz davranışların sebep olduğu dikkatsiz araba kullanma ya da kumar oynamak.
• Çaresizlik hissi, karamsarlık.
• Öfke ya da tahammülsüzlük, kendini ajite ve huzursuz hissetmek.
• Yineleyen ölüm düşüncesi, intihar girişimi.
Bu durumda mutlaka uzman yardımı alınmalı ve gerekli tedavi planlaması yapılmalı.
Hiç söylenmeden 5 gün geçirin
Kulağa nasıl geliyor? Yapabilir misiniz? Denemeye ne dersiniz? İşte size bir örnek…
• Pazartesi: En yakın arkadaşlarımdan birinin şehir dışındaki düğünü için işten birkaç gün izin almıştım. Pazartesi sendromunun üstüne, bir de aldığım izin yüzünden biriken işlere bak! Ya yaz ortasında yağan ve trafiği felç eden yağmur yüzünden geç kalmama ne demeli? Nasıl söylenmeyeyim ki? Tamam, derin bir nefes alıyorum ve kendime bir kahve ısmarlıyorum. O kadar güzel bir hafta sonundan sonra bir gün fazla mesaiye kalmamda sorun yok.
• Salı: Erkek arkadaşım akşam buluşmak istedi. Ama benim işlerim hala çok yoğun ve çok yorgunum. Ona ne kadar yorgun olduğumu anlatan bir mesaj attım ama sonuna gülücükler ekledim. Ne de olsa şikayet etmeyeceğim bir hafta olacak bu! Mesajın sonunda gülücük olduğundan mı bilinmez, “Peki, buluşmayalım” demek yerine, “Bu akşam yemekler benden o zaman” yazdı. Yaşasın, olumlu olmak işe yarıyor sanırım.
• Çarşamba: Ev sahibi aradı ve bir ay sonra evi boşaltmam gerektiğini söyledi. “Sadece bir ay içinde nasıl bir ev bulup taşınacağım ben? Nereye gideceğim? Onca iş arasında bunlarla nasıl ilgileneceğim?” soruları akşama kadar beynimi kemirip durdu. Ama şikayet etmeyecektim, kendimi zor tutsam da! “Her işte bir hayır vardır” diye düşünüp kendimi işe verdim. Akşama kadar tüm işlerimi bitirip arkadaş buluşmama yetiştim. Yemekte bir arkadaşım, bir başka arkadaşının iş için bir seneliğine yurt dışına gitmesi gerektiğini ve evini bu süre içinde kiralamak istediğinden bahsetti! Şansa bak! Gerçekten olumlu düşünceler olumlu olayları getiriyor sanırım. Şu an oturduğum yere yakın olmasa da, sevdiğim semtlerden birinde olan bu eve bakmaya karar verdim.
• Perşembe: Neredeyse tüm öğle yemeği boyunca bir arkadaşımın sevgilisiyle olan sorunları dinledim. Gerçekten tüm enerjimi alan bir konuşmaydı. Ama kendi kendime oflayıp puflayacağıma, açtım bilgisayarı ve yaz tatili için gideceğim yerin iç açıcı fotoğraflarına bakıp biraz hayal kurdum. Buna bir de soğuk kahve eşlik edince, kendime geldim.
• Cuma: En yakın arkadaşımın hastaneye gitmek için bana ihtiyacı oldu. Evine gidecek toplu taşıma aracı yoktu ve neredeyse bir saat taksi bekledim. Tabii ki arkadaşımın doktor randevusuna yetişemedim. Bugün çok söylendim ve hatta sinirden ağladım. Ama düşündükçe sorunun bende olduğunu bir daha kabullendim ve yıllardır ertelediğim ehliyet kursuna yazılmaya karar verdim.
Not: Bu beş günü tamamen söylenmeden geçiremedim elbette ama elimden geldiği kadar şikayetlerimi azalttım. Ve gördüm ki, şikayet edip durmak bazen rahatlatsa da, fazlası enerjimi alıp götürüyor. Elimde olduğu kadar söylenmemeye ve olayların üstesinden gelmeye kesinlikle bir kez daha verdim. Herkese tavsiye ederim.