Nedir bu Sosyal Fobi ve nasıl üstesinden gelinir?
Sosyal fobide en çok görülen belirtiler; titreme, terleme, kızarma ve çarpıntı. Üstelik bunların çok farklı yansımaları var ki sırf kızarma-terleme demek zaman zaman çok basit ve sığ kalıyor.
- 10-07-2019 09:17
Toplum önünde konuşmak, birçok kişi için oldukça zor bir durum olarak görülüyor. Konuşma sırasında heyecanlanmaktan korkan bireyler, kendilerini ifade etmekten çekinerek, sessizliğe bürünüyor.
Bu durum, hayatın birçok alanında kısıtlamalara yol açarken, depresyona sürükleyebiliyor.
“Kişi, bu korkunun gereksiz yere zihinde büyüttüğünü kabul ettiği zaman kontrolü eline almaya başlamış demektir” diyen Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, sosyal fobi ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler verdi.
Toplumda ortaya çıkmayan, kendini göstermeyen gizli sosyal fobiklerin de olduğunu kaydeden Uzm. Klinik Psikolog Yıldız Burkovik; “Bu duruma genel anlamda ‘çekinme’ diyebiliriz. Ama korkuyla dolu bir çekinme. Her an her dakika birisi eleştirecekmiş gibi bir çekinme. Sanki ‘Rezil olacağım, benimle alay edecekler’ şeklinde bir çekinme” dedi.
En çok görülen belirtiler; titreme, terleme, kızarma ve çarpıntı
Sosyal Fobi kitabının yazarı Yıldız Burkovik, sosyal fobide en çok görülen belirtilerin titreme, terleme, kızarma ve çarpıntı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Bunların çok farklı yansımaları var; sırf kızarma-terleme dediğimiz zaman çok basit ve sığmış gibi kalıyor. Çünkü ‘Herkeste olabilir geçer bu ne olacak ki aman canım sen de’ dendiği zaman, kişi ‘Zaten kimse beni anlamıyor kimse beni anlamayacak’ diyerek, kendisini daha çok kapatıyor. Hedefimiz hep bu tarz olayları durumları düzenleyebilmek ve kişinin kendini kontrol etmesini sağlayabilmek.”
Sosyal fobi, psikolojik sorunlara yol açabiliyor
İnsanlarla konuşmayan ‘terbiyeli kız’ ve ‘beyefendi çocuk’ların hiçbir terbiyesizliği yoktur; ama arkadaş çevresi de yok. Sosyal fobi bir nevi çocukluk, ergenlikten başlayarak gizli olarak belli bir yaşa kadar gelebiliyor. İşte orada kişiler bu durumu fark ederek başvurdukları zaman gerçekten toparlanma sağlanıyor. Ancak bu toparlanma sürecinin sadece psikolog ayağı olduğu gibi psikiyatrist ayağı da var. Çünkü beyin kimyası değişebiliyor, kişi bu yüzden yoğun depresyona girebiliyor, büyük kaygı bozukluğu yaşayabiliyor veya saplantı takıntılar tekrarlamalar eklenebiliyor. Bunların eklenmesi olasılığına karşın beyin kimyasının düzelmesi amacıyla mültidisipliner şekilde çalışmak gerekiyor.
“Hata yapacağım” kaygısı, kaçınma davranışına neden oluyor
Kişi arkası dönük oturuyor, hemen yemek yiyor veya başkalarının önündeyken geçip tuvalete gidemiyor, telefonda konuşamıyor ya da yabancı dilde mükemmel konuşuyor; fakat ‘Başkalarının önündeyken hata yapacağım’ kaygısı yüzünden en iyi şekilde konuşan kişi, hiç konuşamamaya başlıyor. O yüzden kaçınma davranışı çok fazla oluyor. Sosyal fobisi olan kişiler, bir konuyu anlatmaya başlayacakları zaman uzun bir konuşma yapacakları yerde o heyecanlanma ya da nefeslerini kontrol edememeleri yüzünden bir dakikadan az bir sürede konuşmasını bitiriyor. Nefes alamıyor, bir an da o çarpıntıyla birlikte terleme ve bedensel tepkiler meydana gelebiliyor.”
Korkuların anlamsız olduğunun fark edilmesi, kontrolü sağlıyor
Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, “İnsanın karşısına çok farklı şeyler bir anda çıkarsa, tabii ki heyecanlanabilir korkabilir. ‘Hiçbir korkum yok’ diyen insan bile olmadık bir şeye dair bir korku üretebilir. Ama bu korkunun anlamsız olduğu ve gereksiz yere zihinde büyütüldüğünü kişi fark edip öğrendiği ve kabul ettiği zaman zaten kontrolü eline almaya başlamış demektir” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Kişi, o sürecin içine girmiştir, bu nedenle tekrar topluluk önüne çıktığı anda beyin o olumlu süreci karşısına getirerek, zihinde artık olumlu bir şekilde karşılaştırma yapacaktır. Dolayısıyla tekrar tekrar aynı süreç olmayacaktır.
Sosyal fobi, tedavi edilebilir mi?
Öncelikle davranışçı farklı terapilerle birlikte bilişsel davranışçı terapi tekniklerini kullanarak düzeni sağlamak; yanlış inanışları, hatalı davranış ve düşünceleri doğru ve olumlu yöne doğru çevirmek gerekiyor. Sonrasında da bu beklentilerinin aslında çok daha kötü olmadığını ve kendi zihninin bunu yarattığını fark edebilmesi için de biz sanal gözlük, sanal terapi tedavisinden faydalanıyoruz. Kişilerin bedensel tepkisi varsa ‘biofeedback’ denilen bedensel geri bildirim teknikleriyle birlikte kişinin kendini kontrol etmesini, bedenini, nefesini, kalp atışını, ısısını kontrol etmesini öğretiyoruz. O süreci kontrol altına aldıktan sonra genellikle sanal gözlük tedavisine başlayıp farklı noktalara doğru gidebiliyoruz ve ardından olay çözülebiliyor.”