Nazım Hikmet 118. doğum gününde anılıyor
Nazım Hikmet, bugün 118. doğum gününde sevenleri tarafından anılıyor. İşte Nazım Hikmet'in hayatı ve unutulmaz sözleri...
- 15-01-2020 09:22
Nazım Hikmet ya da herkesin bildiği ismiyle Mavi Gözlü Dev 118. yaş gününde anılıyor. Oyunları, romanları, anıları var ama en büyük izi tarihe şiirleriyle bıraktı. 1951'de Karadeniz yoluyla Bulgaristan ve Romanya üzerinden Moskova'ya gitti.25 Temmuz 1951'de Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı. 3 Haziran 1963 yılında 61 yaşında Moskova'da hayatını kaybetti. 2009 yılında Türkiye vatandaşlığına geri alındı. İşte Nazım Hikmet'in hayatından detaylar...
NAZIM HİKMET RAN KİMDİR?
15 Ocak 1902 yılında Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, ilk şiiri Feryad-ı Vatan’ı 1913 yılında kaleme almıştır. Mekteb-i Sultani’de öğrenim görmeye başlayan Nazım Hikmet, bir aile toplantısında yazdığı kahramanlık şiirini okuması ile Bahriye Nazırı Cemal Paşa tarafından keşfedildi. Bahriye Mehtebi’ne giderek öğrenimini başarı ile tamamladı. Mezuniyetinin ardından Hamidiye gemisinde stajyer subay olarak göreve başladı. Bir süre sonra bazı nedenlerden dolayı ordudan ayrıldı.
Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra Moskova’da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde Siyasi Bilimler ve İktisat bölümü okudu. İlk şiir kitabı 28 Kanunisani’i Moskova’da yayınladı. Ardından Türkiye’ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı. Dergide yazdıkları şiir ve yazılardan ötürü hakkında 15 yıl hapis istendi. O sırada Sovyet Rusya’ya gitti. 1928 Af Kanunu ile cezası kaldırıldı. Tekrak Türkiye’ye dönerek Resimli Ay dergisinde yazılar yazmaya başladı. 1938 yılında burada da yazdıklarından dolayı 12 yıl hapis cezası aldı. 1951 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Türk Vatandaşlığından çıkarılan Nazım Hikmet, büyük dedesinin memleketi olan Polonya vatandaşlığına geçti ve Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.
ŞAİRLİK HAYATI
Nazım Hikmet ilk şiirlerini hece ölçüsü kuralları içinde yazdı. Yazdıkları le kısa zamanda diğer şairlere fark attı. Hece ölçüsü ile yetinmeyerek şiirleri için başka formlar bulma arayışına girdi. Sovyet Rusya’da kaldığı yıllar sırasında şiirlerinde bulmaya çalıştığı yeni ve farklı formlara ulaştı. Bu sebeple hem içerik hem de biçim yönünden dönemin şairlerinden farklı bir yol izledi. Şiirlerinde uzun yıllar benimsediği hece ölçüsünden vazgeçerek serbest ölçüde yazmaya başladı. Yine o dönem Sovyet şairlerinden esinlenerek şiirlerine farklı bir boyut kazandırdı. Yazdıkları Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Grup Yorum, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli gibi usta sanatçılar tarafından seslendirildi. Buna ek olarak birçok eseri de Yeni Türk’ün eski üyelerinden Selim Atakan tarafından bestelendi.
Yine Fuat Saka tarafından iki adet şiiri bestelenerek albüme dahil edildi. UNESCO tarafından Nazım Hikmet Yılı olarak kabul edilen 2002 yılında dönemin ünlü bestecisi Suat Özönder, “Şarkılarda Nazım Hikmet” isimli albüm oluşturdu.
Dava ve Sürgün Yılları
1925 – Ankara İstiklâl Mahkemesi Davası
1927 – 1928- İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1928 – Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1928 – Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1931 – İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
1933 – İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1933 – İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
1933 – 1934 – Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1936 – 1937 – İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
1938 – Harp Okulu Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası
1938 – Donanma Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası
NAZIM HİKMET RAN ŞİİRLERİ
Ağlamak Meselesi
“Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?”
Anlayamadılar
“Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!.. .
Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik
ANLAYAMADILAR…”
Ruhum
“Ruhum
gözlerini yumuşacık yum
kucağımdaymışsın gibi bırak kendini
ninni,
uykunda unutma beni
ninni…
Gözlerini yumuşacık yum
yeşil ela gözlerini
ninni ruhum ninni
Sen yukarda yemişli dalların içindesin,
yeşil gözlerin güneş dolu,
dudakların bala bulanmış
ben ağacın dibindeyim,
bir ayağım çukurda…
Ben senden çok önce gideceğim,
sen bensiz kalacaksın ihtiyarlığında…”
Gözlerine Bakarken
“Gözlerine bakarken,
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma.
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde,
kayboluyorum…
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren.
fakat hiç bir zaman;
büsbütün teslim olmayacak olan…”